Sandık Hatıraları
”şimdilerde yediğimiz o market yoğurtları , senin sakladığın yoğurtlara benzemiyor.. tadı damağımızda kalan,onca emek ile yapılan,senin sakladığın yoğurdun tadını özledik..
Kuruoğlu Salih Çağlar’ın 70 sene önce aldığı bu yoğurt bakracı,mağazamızda özenle saklanmaktadır..
İtina ile yaptığı Dokumaları ve beslediği koyunlarıyla nam salmış Kaymak Behçet’in kızı…Kuruoğlu Salih Çağlar’ın gelini, Kuruoğlu Mustafa Çağlar’ın eşi…
1976’da gelin geldiği evde, Kayınvalidesinden öğrendiği kaneviçe işlemelerini, 70 li yıllardan bu yana devam ettiren Meliha Çağlar’ın ellerinden bir kaneviçe çalışması..
Günümüzde pek bilinmese de, ve yapabilen kişi yok denecek kadar az da olsa; tel kırma işi ayrı bir sanattır.
Delikli kumaşın üstüne milim milim tel işlenir..ve ortaya harika bir eser çıkarılır..
Kurular’ın dünürü Kaymak Behçet’in hanımı Nevin Hanım’ın ellerinden,1960 senesinde yapılmış bir tel kırma örneği..
”1934 senesinde Kuru Hafız’ın yorgun ve maharetli ellerinde dokunan bu üslüğü,1971 senesinde torunu Kuruoğlu Mustafa Çağlar sandıktan çıkarıp,her iğnesinde dedesinin hayalini kurarak üzerindeki işlemeyi yaptı.
Bu mirası halen Kuruoğlu Buldan satış mağazasında teşhir etmektedir..”
”Kuru Hafız ipekleri muazzam bir sabır ve itina ile boyadı..tamamen iptidai yöntemlerle,palamut boyası yapıldı..boyanan ipekler ağaç el tezgahında kuru hafızın usta ellerinde dokundu..
Yıllar sonra oğlu Salih Çağlar büyüyüp,dünya evine girecekti..ve bu değerli mirası gelinine armağan etmek istiyordu..öyle de oldu..gelin Fatma Çağlar bu değerli hediyeyi, evlendiği seneden(1942) ölümüne kadar(2005) hiç yanından eksik etmedi..
Bu peştemal mağazamızda halen teşhir edilmektedir..”
”Mustafa çağlar daha 15 yaşındayken(1968) ,bütün arkadaşları silah-tüfek merakına büründü..O ise, İstanbul’dan eniştesine getirttiği bu makinayla,kendi gözünden hayatı resimlemeye merak sardı..
yıllar boyu sayısız ‘an’ı unutulmaz bir fotoğraf karesi haline getirdi..O yılların usta fotoğraf sanatçılarını aratmayan resimlere imza atan bu makina,mağazamıza gelen herkesin ilgisini çekmektedir..”
”belki ıssız ve karanlık bir gecede bir bağ yolunda,belki de bir düğün gecesi,kapı önünde…
belki de ertesi gün yapılacak o çok önemli sınavın dersini çalışırken..ya da iki kardeşin uyumadan önce,uyku öncesi sohbetinde..nerde,ne için ya da kim için yandın bilmiyoruz.. ama,o dönemlerde herkesin hayatına ışık kattığından eminiz..”
”dünyada bulmadım başıma taç,ne zengini tok gördüm,ne fakiri aç
namerde değil,merde bile etme muhtaç…”
1950li yıllarda tamamen el emeğiyle yapıldı,ve yazıldı..
Kuruoğlu Mustafa Çağlar’ın dünürü Ahmet Tığlıoğlu’nun tekke’deki bağ evinden..